28 Haziran 2007 Perşembe

System Recovery, Vista ve Laptoplar

Malum yaz geldi, dolar düştü, bilgisayar ve özellikle laptop fiyatları ucuzladı. Uzun zamandır laptop almayı bekliyordunuz şimdi almanın vakti diyorsunuz.

Konu aslında çok geniş ama ben önemli noktalardan sadece birini, belki de hiç bahsi geçmeyeyini yazmak istiyorum.

Bilgisayarın diğer özellikleri tabi ki size kalmış ama şuna dikkat etmenizi şiddetle tavsiye ederim.

Bazı firmaların yeni nesil laptop, notebook ürünleri işletim sistemi ile birlikte geliyorsa artık paket içine işletim sistemi DVD veya CD'si konulmadan ve işletim sistemi kurulmadan müşteriye sunuluyor. Nasıl yani derseniz, işletim sistemi ve sunulan diğer yan programlar laptopta kurulmak üzere hazır biçimde geliyor.

Çalıştırdığınızda kurulum yapıyor daha sonra system recovery adı verilen sistem kurtarma yazılımı DVD yedeği yapabiliyor.

İyi güzel de problem nerede? Problemlerden biri şu ki bu sistem kurtarma bölümü sabit diskinizin hatrı sayılacak bir kısmını işgal ediyor. Örneğin 80 GB bir sabit disk aldınız, bu zaten üreticinin brüt rakamı olduğundan 70 GB düzeylerine iniyor. Ardından bir de sistem kurtarma bölümü 5 GB gibi bir bölümü aldığında elinizde 65 GB'lık bir sabit disk kalabiliyor.

Bunun üstüne bir de Vista'nın sistem koruması devreye giriyor ve o da 10 GB'a kadar yeri işgal ettiğinde elinizde 55GB kalıyor.

Vista'nın sabit disk ihtiyacının da ne denli büyük olduğu göz önüne alınırsa elinizde kullanabileceğiniz alan olarak 45-50 GB gibi bir şey kalıyor. İşte adı 80 GB olan ama aslı 45 GB olan bir laptopunuz olmuş oldu.

Bir diğeri ise, daha önce bahsettiğim program kurulumlarının bulunduğu sabit disk bölümünü silerseniz, CD veya DVD'siz kalmanız durumunda çözümsüz kalıyor olmanız. Eğer elinizde kendi temin ettiğiniz başka bir kurulum yoksa ve bilgisayarınız çökerse mecbursunuz laptopunuzu servise yollamaya. Zira görünen o ki tüm dünya'da bu tür DVD'ler ücretsiz postalanırken Türkiye'de bu malesef uygulanmıyor. Tüketici hakları deniyor ama bizzat yaşadığımdan bunu söyleyebiliyorum.

Bundan daha da kötüsü eğer sistem kurtarma bölümünü tutsanız, DVD'ye yazsanız dahi bunu düzenli olarak güncellemezseniz, bilgisayarınızın tamamıyla eski haline döneceği durumu. (İşin bir diğer kötü yanı sadece tek bir sistem kurtarma bölümü tutabiliyor olmanız)

Yani işletim sisteminizi tamir etmeniz söz konusu değil. Ancak Vista'nın sistem korumasındaki sistem geri dönüş noktalarından birine dönebiliyorsanız o kadarını kurtarabilirsiniz.

Örneğin bilgisayarınızı 1 yıl kullandınız ardından bir problem oldu ve yeniden işletim sistemi kurmanız gerekti. Sonra taktınız 1 yıl önce yaptığınız sistem kurtarma DVD'sini. Sisteminiz kurtarıldı, bilgisayarı başlattınız karşınıza kullanıcı adını oluşturmaktan tutun, Windows'un arkaplanına kadar sıfır bir bilgisayar geliyor. Hayırlı oldu değil mi?

Halbuki elinizde işletim sistemi DVD'si olsa, tamir (repair) yapar dosyalarınız kaybolmadan sadece işletim sistemini kurtarabilirdiniz.


Bu kadar yanlış bir sistemi kim niye akıl etmiş bilemiyorum ancak tahmin yürütebiliyorum.

Muhtemelen bunun nedeni Vista'nın sistem koruma hizmetindeki geri dönüş noktalarına çok güveniyor olmaları bir neden. Yani Vista hiç çökemez gibi bir anlayış söz konusu. Bunun doğru olması mümkün değil.


Son olarak benim tavsiyem şu noktalara dikkat etmeniz:

1)
  • Sistem korumalı bir laptoptan uzak durmaya çalışmanız akıllıca olur. Böylece bu saçma sisteme ortak olmayabilirsiniz.
  • Ayrıca yeni diye Vista'ya geçmeye çalışmayın. Pek çok özelliği yeniden öğrenmek gerekiyor ve orta sınıf ve daha üzeri kullanıcılar dışında büyük problemler taşıyabilecek unsurlar taşıyor. Örneğin basit bir program kurmak bile eskisinden çok daha fazla adımda yapılır bir hale gelmiş.
  • Sabit diskinizi alırken bahsettiğim otomatik olarak kaplanan alana dikkat edin. Eğer bu rakamları düşmeden bana bu kadar alan yeter diyorsanız hesaplarınız tekrar yapın. Benim fikrim 120 GB'dan aşağı almanın ileride sizi üzebileceği yönünde.
2) Oldu ya böyle bir sistem aldınız, mutlak surette ilk aldığınızda kurtarma DVD'si oluşturun. Üzerine adını yazın, buna gözünüz gibi bakın. Arada bunu tazeleyin.

3) Vista'nın sistem koruma özelliğini kapatmayın. Çok yer kaplarsa geri dönüş noktası sayısını azaltın.

4) Düzenli olarak sabit diskinizin imajını alabilen programlar kullanın. Böylece ileride adeta kopyalar yapıştırır gibi sisteminizi eski haline getirebilirsiniz.

5) Sisteminiz çökerse ve yeniden işletim sistemi kurmak dışında çözümünüz yoksa bulacağınız bir Vista DVD'si ile bunu yapmaya çalışabilirsiniz. Zira tamir seçeneği ile veri kaybı yaşamadan sisteminizi kurtarma ihtimaliniz var. Elinizde Vista ürün anahtarı varsa problem olmaz. Ürün anahtarınızın bulunduğun etiket genellikle laptopunuzun alt kısmına yapıştırılmış haldedir. Ayrıca burada bilgisayarın seri numarasını da bulabilirsiniz.

Son olarak umut ediyorum ki laptoplarla beraber kurulum DVDleri verilmeye tekrar başlanır ve haydi taze çıktı diyerek daha tamamlanmamış işletim sistemleri ile satılmaya çalışılmaz.

21 Haziran 2007 Perşembe

Dijital Fotoğraf Makinesi Rehberi - Resim Kalitesi

Sensör yazımda bunun dananın kuyruğunun koptuğu nokta olduğunu belirtmiştim. Resim veya Piksel kalitesi çekilen fotoğrafta pikselin aslında ne kadar doğru olduğunun, gerçeğe ne kadar yakın olduğunun değerlendirilmesidir.

Resim kalitesi çok büyük oranda sensör ile ilgili bir konudur.

Pek çok farklı parametre olmasına rağmen resim kalitesinin ölçülmesi pek mümkün değildir. İşin gerçeği en ideal yöntemlerden biri farklı kameralarla farklı ortamlarda çekilen fotoğrafları karşılaştırmaktır.

Burada söz konusu parametreler, renk doğruluğu, şekil doğruluğu,
noise (gürültü), dinamik kademe (dynamic range), bozulma (artifact) gibidir.

Bu parametreleri kısaca açıklarsak:

Renk Doğruluğu

Sensör konusunda değindiğim Renk Süzgeci Dizisi tipindeki sensörlerde her sensör pikselinin sadece bir renk yakalaması (aslında ideali her pikselin en az 3 renk yakalamasıdır) ve diğer kısımların interpolasyon yöntemi ile üretilmesi sonucu gerçek renklerde sapma olması mümkündür.

Foveon tipi sensörlerde bu tür renk kaybının daha az olması mümkün olsa da bu sensörler daha yeni sayılabilecek durumdadır.

Şekil Doğruluğu

Lensin sensör üzerindeki pikseli karşılayabilme yeteneğini ifade eder. Bunun ölçülmesi çözünürlük ile mümkündür. Yatay ve dikey olarak ölçülebilir. Lines per pixel height (piksel boyu başına çizgi) birimi ile hali hazırdaki standart tabloların fotoğrafının çekilmesi ile görülebilir. Burada bir noktadan başlayıp ilerledikçe birbirinden ayrılan çizgiler bulunmaktadır. Çekilen fotoğrafta çizgilerin birbirinden ayırt edilebildiği yer kameranın yataydaki veya dikeydeki çözünürlüğünü verir. Örneğin 8 MP'lik bir fotoğraf çekebilirsiniz ama bu teste soktuktan sonra aslında bunun çözünürlüğünün 3MP olduğunu görebilirsiniz. Yani resim 3MP boyutundan 8MP boyutuna yazılım bazlı (interpolasyon, yumuşatma, vb) işlemlerden geçtikten sonra gelmiş oluyor. Bu da bizim fotoğraftaki küçük ayrıntıları görmemizi engelleyen bir unsur oluyor.

Noise (Gürültü)

Noise genel bir kavramdır. Örneğin televizyonlarımızda karlı görüntü bir noise örneğidir.

Dijital kameralarda da sinyal iki parçadan oluşur. Birincisi görmek istediğimiz sinyal ikincisi ise çeşitli nedenlerden oluşabilen istenmeyen noise.

Noise fotoğraflarda tanecik olarak adlandırılabilen grain denen istenmeyen parçaların fotoğraflarda görülmesidir. Noise genellikle düz bölgelerde çoğalır.

Noise sıcaklık ile artan bir durumdur. Ayrıca ISO değeri ile de ilgilidir. ISO değeri ışık duyarlılığını tarif eder. Genellikle dijital kameralar ISO 100 ile çalışır. ISO değeri azaldıkça ışık gereksinimi azalır. Bu gündüz ve dış ortam çekimlerinde geçerlidir. ISO değeri arttıkça ise ışık ihtiyacı artacaktır. Bunun sonucunda ışıksız kısmı görülebilir hale getirmek için yazılım kullanılacak ve noise artacaktır.

Noise mavi ve kırmızı renk kanallarında daha fazladır. Noise gerçek değerden hatalı olduğu için istatistiki olarak ölçülmesi mümkündür. Hata kırmızı kanalda fazla olduğundan kırmızı kanalda standart sapma (red channel standard deviation) ile ölçülebilir. Standart sapma ne kadar düşük ise noise o kadar az demektir.

Dinamik Kademe (Dinamik Alan)

Bu değer tanım olarak bir sensörün üretebileceği maksimum sinyalin gürültü tabanına oranıdır. Gürültü tabanının altında doğru değer almak mümkün değildir.

Pratik işlevine bakarsak Dinamik Alan, kameranın aydınlık ve karanlık, bir başka deyişle gölge ve parlak noktaları düzgün biçimde ayırt etmesiyle ilgilidir. Bu değerin yüksek olması daha kaliteli sonuçlar verir.

Dinamik alanı belirleyen önemli faktörlerden biri sensör boyutu veya bir sensör üzerindeki piksel sayısıdır. Küçük sensörde piksel sayısı artarsa dinamik alan da azalır.

Fotoğraflarda parlama (gerçekte olandan çok daha beyaz) bu kavram ile ilgilidir.

Bozulma

Bozulma, sensör, optik parçalar veya resim işleme sırasında oluşan, görüntüden farklı ve istenmeyen değişikliklerdir.

Bu bozulmalar, parlama, labirent, kromatik bozulma, Moire, köşeleme, JPEG sıkıştırması, keskinleştirme haleleridir.

18 Haziran 2007 Pazartesi

Motorlu Taşıtlar Sınavı Eğitimi (PDF)

Motorlu Taşıtlar Sürücü EğitimiMotorlu Taşıtlar Sürücü Sınavı (Ehliyet sınavı) eğitimi için trafik, ilk yardım ve motor gibi tüm konuların anlatıldığı, örnek resimler ve kolay anlaşılır biçimde sunulduğu ders dosyasını kullanımınıza sunuyorum.

Dosya tek bir PDF dosyasından oluşmaktadır. Acrobat Reader aracılığıyla okunabilir, bookmark özelliği sayesinde döküman içinde aradığınız bilgiye kolayca ulaşabilirsiniz.

Dosya gayet düzenli olup, hiç bir yerde bulamayacağınız resimler de içermektedir.

Bu dosyayı bir kez okuyanın ehliyet sınavından çekinmesine gerek kalmayacak.

Ehliyeti olanlar için de pratik ve önemli bilgileri yanlarında kompakt ve kullanışlı bir şekilde taşımalarını sağlayan başucu kaynağı bir dökümandır.

Boyutu 2.28 MB olup, USB stick veya Laptopunuzda küçücük bir yer kaplayacaktır. Kimbilir bir gün çok işinize yarayabilir.

İndirmek İçin Tıklayın

Türkiye Önemli Günler Takvimi

Sayfanın sağ kısmında gördüğünüz önemli günlerin, resmi bayramlar girildiği takvimin büyük versiyonunu aşağıda görüntüleyebilirsiniz.

Dijital Fotoğraf Makinesi Rehberi - Sensör

Sense sözcüğünden gelen Sensor Türkçe'ye "algılayıcı" olarak çevrilebilir. Duyu organlarının yaptığına benzer biçimde bir sensör dışarıdan gelen uyaranları toplamak ve sahibinin anlayabileceği bir biçime çevirmek ile görevlidir.

Filmli fotoğraf makinelerinde algılayıcı fotoğraf filmidir. Ancak bu film kimyasal özelliği sayesinde o anki görüntüyü yakalasa da bunu bizim kullanabileceğimiz biçime getirmek için kimyasal işlemden geçmesi gerekir.

Buna değinmemin nedeni sensörü aslında bir fotoğraf filmi gibi düşünebileceğimiz fikridir. Boyutu olsun işlevi olsun karşılaştırılabilir bir parçadır.
Sensör basit olarak anlatmak gerekirse üzerinde, piksel boyutunda pek çok algılayıcı bulunan bir parçadır.

Foveon adı verilen yeni teknoloji sensörler aynı fotoğraf filmindeki gibi ana renkler olan Kırmızı, Yeşil ve Mavi'yi ayırt edecek şekilde katmanlı bir mekanizma ile çalışır. Her katman farklı bir rengi algılar. Ancak bu sensörler şimdilik üst düzey makinelerde kullanılmaktadır.

Günümüzde çoğu makinede ve en yaygın olarak kullanılan sensörler, Renk Süzgeci Dizisi tipindeki sensörlerdir. Bu sensörler fotoğraf filmi veya foveon tip sensörler gibi her rengi ayrı ayrı algılamazlar.

Bunun yerine sensör üzerinde her piksel belli bir rengi algılamak üzere çalışır. Tasarıma göre değişen sayılarda yeşil, mavi ve kırmızı renk algılayıcıları sensör üzerine dağıtılır. Ayrıca 4 veya daha farklı sayıda renk ile çalışan sensörler de mevcuttur. Farklı sensör tipleri ile ilgili geometrileri görmek için
bu siteyi inceleyebilirsiniz.

Peki her piksel için her renk sensörümüzce algılanmıyorsa nasıl oluyor da düzgün renkli fotoğraflar elde edebiliyoruz? Cevap dijital işlemede. Mozaik tip renk süzgeçlerinde katmanlar üst üste konur. Ancak bu durumda bazı pikseller karanlık kalır çünkü sonuç resimde her piksel sadece tek renk vardır. Ancak sonuç karanlık da olsa baktığımızda renkleri ve şekilleri ayırt etmemiz için yeterli olur.

Ancak artık kameraların pek çoğunda mozaik problemini çözen yazılımlar bulunur. Bunlar komşu karelerin rengini tahmin ederek yazılım yoluyla karanlık noktaları yok eder. Böylece daha net resimler almak mümkün olur.

Bu tipteki sensörler iki gruba ayrılır ve bunlar Active Pixel Sensor (Örneğin CMOS, JFET LBCAST) ve CCD (Couple-Charged Device) sensörlerdir. Türkçe karşılıkları sırasıyla, Etkin Piksel Sensörü ve Yüklenme İliştirilmiş Sensör'dür.

Hemen söylemek gerekirse APS tipi özellikle CMOS sensörler daha az kaliteli sonuç veren tiptir. Ancak pil tüketimleri de çok daha azdır. Fiyatları da çok daha ucuzdur.


Sağda CMOS tipi bir sensörü görmektesiniz.


CCD ile APS arasındaki fark, solda bir resmini gördüğünüz CCD tipindeki sensörlerde algılama işlemi sensör çevresindeki devrelerde yapılırken, APS tipi sensörlerde işleme hemen sensör üzerindeki piksellerde gerçekleşir. Böylece çok daha hızlı işlem yapılır, daha az yer kaplar.

CCD tipi sensörleri eski tip CRT monitörlere benzetirsek, APS tipi sensörler LCD ekranlara benzer.



CMOS (Complementary Metal Oxide Semiconductor) tipi sensörler günümüzde yaygınlaşmaya başlamıştır.
Bunlar yeni teknoloji foveon tipi sensörlerin atası sayılabilir.

Sensör Boyutu

Sensör boyutu 1/x cisinden ifade edilen bir değerdir. Adı üzerinde olduğu gibi sensörün boyutunu belirler. burada X ne kadar küçülrse sensör boyutu o kadar büyümüş olur.

Örneğin 1/1.8" sensör, 1/2.7" sensörden büyüktür. (Burada bölen genellikle inç cinsinden verilir. 1 inç = 2.54 cm)

Sensör boyutunun büyümesi kameranın boyutlarını büyütese de resim kalitesini artıran bir unsurdur. Küçük bir sensör üzerindeki piksel sayısını artırırsanız, bir yerde duyarlılığı o kadar azalmış olur.

Ayrıca kameranın megapiksel cinsinden kapasitesini artırmak için de sensör boyutunu büyütmek yaygın bir yöntemdir.

Konuya devam etmeden bir de "En Boy Oranı" olarak adlandırabileceğimiz "Aspect Ratio" terimine değinelim. Bu bir dikdörtgende yüksekliğin genişliğe oranıdır. Her türlü görüntü aygıtı için bu terime başvurulabilir. Örneğin televizyonlarda 4:3 ve 16:9 oranı yaygınca kullanılır. Burada 4 ve 16 televizyon ekranının genişliği, 3 ve 9 ise boyunu ifade eder. Örneği 4:3'lük bir görüntüde en 80 santimetre ise boy 60 santimetre olmalıdır.

Bugün genel kullanıcıya yönelik kameraların çoğu 4:3 oranında sensör kullanmaktadır. Sonuç olarak ürettikleri resim de bu boyutlarda olmaktadır. Örneğin 1600:1200, sadeleştirirsek 4:3 oranı buluruz.

3:2 oranı filmli makinelerde kullanılan orandır. Elinizde banyo edilmiş fotoğraf filmi varsa enve boyunu ölçerek oranı görebilirsiniz.
3:2 oranında dijital kameralar da bulunmakla beraber ağırlıklı olarak profesyonel kullanıcılara yönelik ürünlerdir.

Megapiksel konulu yazımda belirttiğim üzere sensörler ile ilgili efektif piksel özelliği önemlidir. Efektif piksel bir sensör üzerindeki piksel sayısını belirler. Örneğin tanıtımda kameranın 8MP olduğu belirtilir ama eğer efektif piksel sayısı yani sensör üzerindeki piksel sayısı 4MP ise bu durumda 4MP'den 8MP'e çıkmak için dijital işleme yani belirli oranda kalite kaybı söz konusu demektir.

Efektif piksel özellikle dikkat edilmesi gereken bir unsurdur.
Piksel Kalitesi

Dananın kuyruğunun koptuğu nokta desek yeridir. Piksel kalitesi çekilen fotoğrafta pikselin aslında ne kadar doğru olduğunun değerlendirilmesidir. Fotoğrafların kalitesiyle doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle bu konuya yeni bir yazıda değineceğim.

16 Haziran 2007 Cumartesi

Dijital Fotoğraf Makinesi Rehberi - Megapiksel

Dijital fotoğraf makinelerinin tanımlanmasında kullanılan hiç şüphesiz birinci özellik. Ama kesinlikle abartıldığı kadar önemli bir özellik değil. Bu yazıda megapikselin tanımı, önemi, yüksek megapikselin artıları ve eksileri ile efektif megapikselin önemini anlatacağım.

Günümüzde neredeyse standart haline gelmiş en yaygın megapiksel tanımı bir fotoğrafın piksel cinsinden alanını tanımlar.
Örneğin 1920 piksel genişlik, 1440 piksel yükseklikte bir alan, yani resmimiz bu iki boyutun çarpımı biçiminden 1900x1440 = 2746800 olmak üzere 2.5 megapikseldir.


Eski zamanlarda kamera üreticileri en uzun (genelde genişlik) ölçüsünü alır bunu kameranın megapikseli olarak lanse ederlerdi. Bu daha dürüst bir yöntemdi çünkü algılaması çok daha kolaydı.
Örneğin yukarıda 1920x1440 olarak verilen durumda 1.9 veya bunu yuvarlayarak 2 mega piksel olarak lanse ediyorlardı. Ancak 1'den büyük iki sayının çarpımı çok daha büyük bir rakam yarattığından bir pazarlama stratejisi olarak artık alan ile karşılaşıyoruz. Zaten dikkatli takip eden kişiler geçtiğimiz 1-2 yıl içinde bu ani artışı farketmişlerdir. Kısacası bu gelişme aslında kağıt üzerinde.

Örneğin 5 megapiksellik bir resim yaklaşık 2560x1920 pikselden oluşuyor. Eski sistemde olsa bu 2.5 MP lik bir kamera olarak adlandırılırdı. Resimden de anlaşılacağı gibi megapiksel hesabı ile 2 katına çıkan boyut aslında sadece alan bazında artmış oluyor.

Megapiksel konseptini bu şekilde anlattıktan sonra ne gibi sonuçları olduğuna değinelim.

Yüksek megapiksel bazı yanlış inanışın aksine bir fotoğrafın daha kaliteli olması anlamına gelmiyor. Aksine bazı durumlarda dezavantaja dönüşebiliyor.

Nedir peki bu megapikselin önemi?

Bir resmin megapiksel cisinden boyutu, bunun yazdırılmasında yani çıkış alınırken önemli rol oynar. Örneğin MSN'de avatar olarak kullandığınız bir resmi 15x10 cm standard fotoğraf kağıdı boyutunda yazdırmaya kalkarsanız, bulanık bir görüntü elde edersiniz. Küçük resim yazdırılmak için büyütülürken bazı bölümler dijital olarak tahminen konur ve bu kaliteyi düşürür.
Burada pixel/inch kavramı önemli rol oynar. Konunun anlaşılması için buna kısaca değineceğim.
Piksel elektronik ortamdaki ölçü birimidir. Elektronik ortamdaki boyutu kendi başına gerçek hayattaki santimetre veya inç boyutuyla ifade etmemiz mümkün değildir. Piksel/inch kavramı dijital ortamdaki pikselin gerçek hayattakine oranıdır (veya baskı, kağıt, vs.üzerindeki). İstediğiniz oranı kullanmanız mümkündür. Bu oran ne kadar büyürse, kağıttaki alana düşen piksel sayısı o kadar artar. Örneğin bilgisayar ekranları genellikle 96 veya 120 piksel/inç oranıyla çalışır. Ancak kaliteli fotoğraf veya döküman yazdırmak için 200 piksel/inç veya daha yüksek bir oran gereklidir. Burada diyebilirsiniz ki o zaman piksel/inç'i çok yüksek tutmak iyidir. Bu da printerın kapasitesi ile limitlenmiştir. Yani siz isterseniz 1000 piksel/inç ile bir dökümanı yazdırmaya çalışın printer bunu gerçekleştiremeyebilir. Hatta çok eski yazıcı sahipleri bilir ki çıktılarda önemli oranda boş noktalar görülmesi mümkündür. Bu yazıcının düşük bir piksel/inç oranına sahip olduğunu gösterir.

Şimdi bu konuya niye değindiğimi anlatayım. 200 piksel/inç değerini ideal bir bastırma çözünürlüğü olarak kabul edersek, 15x10 santimetrelik kaliteli bir fotoğraf bastırmak için resmimizin piksel cinsinden boyutunu bulabiliriz.

Burada inçi santimetreye çevirirsek (1 inç = 2.54 cm), 200 piksel/inç yaklaşık 80 piksel/santimetre değerine gelir. Yani fotoğraf kağıdındaki her bir santimetre için dijital ortamdaki 80 piksele ihtiyaç duyarız.


Yani 15 santimetrede 15x80 = 1200, 10 x 80 = 800 gibi. Yani ihtiyaç duyduğumuz resim yaklaşık 1200x800 elektronik piksel boyutunda veya daha büyük olmalıdır.

Yandaki resimde her 80 piksellik kırmızı alanın kağıt üzerinde 1 cm2'lik alana denk geldiğini görebilirsiniz.


"Peki çok daha büyük pikselli fotoğrafım olsa olmaz mı?" diye bir soru soralım.
Olur. Burada önemli olan küçük pikselden daha yükek kaliteyi yakalayamayacağımızdır. Ama büyük piksel yani daha kaliteli bir fotoğraftan çok az bir kayıp ile kaliteli bir çıktı elde etmemiz mümkündür.

Ancak büyük pikselin de önemli bir eksisi var. Bu da resim dosya boyutlarının büyümesi. Resimler alanları doğrultusunda yer kapladığı için bir resmin kenar uzunluklarını 2 katına çıkartırsanız, resim alanı yani dosya boyutu yaklaşık olarak 2'nin karesi yani 4 katına çıkar. 1 megabaytlık dosya bir anda 4 megabayta çıktı. Daha önce kameranız ile 200 fotoğraf çekebiliyorsanız artık 50 tane fotoğraf çekebiliyorsunuz demektir. Hafıza konusunda ayrıntılı bilgi almak için tıklayın.

Bir de aslında çok önemli olan efektif piksel sayısı konusu var. Tüm piksel olayı aslında bu efektif piksel ile bitiyor. Bu da özellikle ucuz olarak adlandırabileceğimiz modellerde eksi olarak karşımıza çıkabilecek bir durumdur. Bunu ayrıntılı olarak anlatabilmem için sensör bölümüne gelmem gerekiyor. Konuyu bölmemek adına kısaca değinirsek, kameranızdaki sensörün belirli bir piksel sayısı vardır. Normalde mantıken olması gereken şudur. Resimde çekilen her 1 piksel resim için sensör üzerinde 1 piksel olması gereklidir. Ancak bazı fotoğraf makineleri örneğin 2MP sensör ile 4MP'lik fotoğraf üretebilmektedir. Ancak bu tahmin edebileceğiniz gibi dijital olarak yapılmaktadır. Yani fotoğraf makinesi ekstra ürettiği alanları interpolasyon yöntemi ile üretmektedir. Basit örnek vermek gerekirse kamera bir mavi bir de sarı nokta algılıyor bu iki nokta arasına ürettiği yeşil noktayı koyuyor. (mavi+sarı = yeşil gibi) Yani kendi çapında bir geçiş yaratıyor. Bu şekilde yoktan üretilen pikseller ile resmi büyütmüş oluyor. Ama gerçekte tahmin edebileceğiniz gibi o noktada belki bu iki renkten tamamen alakasız bir renk de olabilir. Bunu fotoğrafa bakarak gözle algılamak çok da kolay değil çünkü bize bu geçişler akla yatkın gelebiliyor ama aynı kareyi iki farklı makine ile çekip karşılaştırırsanız bunu anlamanız mümkün olur. Aynı durum dijital zoom olarak adlandırılan özellik için de geçerlidir. Dijital zoom da bu mantık ile tahminleri ile resmi büyütür.

Buradan çıkışla effective pixel olarak adlandırılan sensördeki piksel sayısı en az makinenin megapikseli kadar olmalıdır. Hatta biraz daha büyük olması mümkündür.

Sonuç olarak megapiksel yüksek olması durumunda fotoğrafların daha büyük boyutlarda kaliteli basılmasına olanak sağlar. Megapiksel resim kalitesini tanımlamaz. Büyüdükçe resmin dosya boyutunu da büyütür.
Efektif piksel sensörün megapiksel değerini belirler ve makineniz aslında sensördeki efektif piksel kadar kaliteli resimler çekebilir.

Dijital Fotoğraf Makinesi Rehberi

Dijital fotoğraf makineleri artık gündelik hayatın bir parçası oldular. Küçüldüler, ucuzladılar ve daha kaliteli fotoğraflar çekmeye başladılar.
Ancak ne kadar geliştilerse o kadar da kamera üreticisi, modeli çıktı. Pazarlama stratejisi olarak kafaları karıştırmak ve zayıf oldukları alanı gizleyip iyi oldukları alanı ön plana çıkartmayı malesef adet edindiler.
Artık iş öyle bir hale geldi ki hangi kamerayı alacağımız neredeyse dış görünümüne bakar oldu.
Öyle ya tüm kameralar 5MP (megapiksel) resim çekiyorsa ya ucuzunu alırız ya da güzel olanı. Zira o kadar özellik var ki bunu derli toplu düşünüp ihtiyacımızı belirlememiz ciddi anlamda zorlaştı.

İşin aslı ve tabi bu yazıyı yazma sebebim tanıtımların aslında buzdağının görünen yüzü olduğu.

Yazılarımda konuları belli bir markaya gönderme yapmadan genel olarak anlatmayı tercih edeceğim. Ayrıca dijital fotoğraf makinesi teorisi hakkında bilgim olsa da fotoğrafçılık konusunda bir amatör sayılabileceğimi söylemekte fayda var. Marka veya model hakkındaki sorularınızı cevaplayazsam beni mazur görün.

Konu başlıklarını okumasının daha rahat olması açısından bir dijital kameranın özelliklerini ayrı başlıklar altında toplayacağım.

Umarım yazılarım tercihlerinizde sizlere yardımcı olabilecektir.

Bu yazı serisinin konuları şöyle:
Megapiksel Kavramı
Sensör
Resim Kalitesi

Lens
Hafıza

Yan Özellikler